17 Nisan 2017 Pazartesi

Yusuf Kaplan'ın Pensilvanya Gezilerinden Arta Kalan


Yeni Şafak'tan alıntı (12 ekim 2012)

ABD seyahatimizin en önemli programı, Fethullah Gülen Hocaefendi ziyareti. yorucu bir yolculuktan sonra Houston'dan Pennsylvania'ya ulaşıyoruz, akşama doğru.
Hava soğuk ve rüzgârlı… Bizi, hocaefendi'ye götürecek araçla, şiddetli yağmur eşliğinde yol alıyoruz… dışarıda göz gözü görmüyor… yaklaşık üç saat sonra akşamın ilerleyen ve kararan saatlerinde, hocaefendi'nin kaldığı "çiftliğe" varıyoruz.
Odasına alındığımızda hocaefendi, koltuğuna oturmuyor; "aranızda en yaşlı kimse o otursun" diyor. kendisi, yan tarafta bir koltuğa ilişiyor: arkasındaki duvarda, "ya hayy"el-kayyûm" yazan bir tablo var.

Hüzün ve Tevazu

"Hoşgeldiniz, yoruldunuz, şeref verdiniz," diyor. Sonra, bir süre, derin bir sessizlik çöküyor odaya. Yüzünde hüzün var; derin bir hüzün. gözleri, göz kapakları şişmiş ağlamaktan. ellerini, tıpkı namazda olduğu gibi, birbirine kavuşturarak önüne bakıyor.
Hepimiz, onun konuşmasını, söze onun başlamasını bekliyoruz. tevazusu, hem herkesi rahatlatıyor, hem de geriyor açıkçası.



----- yeni şafak'tan alıntı (1 ocak 2010) -----

kozmik oda'nın kapılarının açılmasıyla yeni bir dönemece giren ve gerçekte asıl şimdi başlayan zorlu, tarihî süreç eğer herhangi bir kazaya ("dış müdahale"ye ya da batılıların ve israil''in sözcüsü ve gözcüsü gibi nefes alıp veren beyaz türk sömürgecilerinin türlü provokasyonlarına ve şantajlarına) kurban gitmezse, türkiye, 1908''den bu yana maruz kaldığı derin kuşatma''yı yarmayı başaracak.
erdoğan hükümeti, yakın tarihimizin en büyük "bağırsak temizleme" operasyonunu gerçekleştiriyor. böylesi bir restorasyona soyunmak her babayiğidin harcı değil.

(...)

bu süreçte türkiye nin önünü açan bazı kurumlar ve "aktör"ler var. bunların başında fethullah hoca geliyor. o yüzden fethullah hoca''ya şükran borçluyuz. fethullah hoca, sabırla, basiretle, ferasetle -köklü ve uzun vadeli sonuçları olacak- bir dışarıdan yarma harekatı gerçekleştiriyor. büyük risk alıyor: "hain", "satılmış" gibi zor zamanlarda kolaylıkla yapıştırılacak damgaları, karalamaları göze alarak gerçekleştiriyor yürüyüşünü.

fethullah hoca''ya bu tür damgaları yapıştıranları aynaya bakmaya davet ediyorum yalnızca.

fethullah hoca, "ılımlı islâm"ın, islâm''ın protestanlaştırılması, ehlileştirilmesi projesinin bayraktarlığını mı yapıyor peki? eğer böyle bir şey sözkonusu olsaydı, türkiye''de batılıların gönüllü acentaları / laikçi şebeke, fethullah hoca''ya topyekûn saldırmak yerine, baş tacı yapardı fethullah hoca''yı…

özetle, bütün yolların türkiye''den geçeceği günler yakındır, diyorum…

http://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/butun-yollar-turkiyeden-gececek8230-20232



ben, bütün tartışmalı yanlarına rağmen, fethullah hoca'nın geliştirdiği ufkun ve bu ufkun ortaya koyduğu çabaların hakettiği şekilde takdir edilmediğini, amerika'daki çalışmaları görünce bihakkın farkettim. fethullah hoca, henüz işin ve yolun başında; ama sınır tanımayan o ufku, basireti ve ferasetiyle, tartışmalı ve mutlaka tartışılması gereken yanlarına rağmen, yarın amerika'da çok büyük işlere imza atabilir: bu, hem amerika'yı içine sürüklendiği, insanı, toplumu ve demokrasiyi sanallaştıran ve buharlaştıran açmazdan kurtaracak bir "diriliş" yolunun kapısını; hem de islâm dünyasının makus talihini yenmesini mümkün kılacak koridorları açabilir.

18 haziran 2007 yeni şafak







t24 röportajından alıntı (19 haziran 2012) 
cemaatlerde "şeffaflaşma" gibi kavramlar ne kadar karşılık bulur bilmiyorum. sonuçta, cemaat böyle yeknesak, homojen bir şey değil; ekonomik, kültürel, sosyolojik olarak bir yığın farklı toplum kesimlerinden gelen insan var. onu şeffaflaştırmak da o kadar kolay değil. ayrıca bu, cemaati tek bir kalıba sokmak gibi bir şey. bu çok vahşice.

-şeffaflık istemek mi?
evet. ekonomik olarak şeffaflık istenmesi olmayacak bir şey. siyasi parti veya herhangi bir kurumun mecburen şeffaflaşmasını istersiniz ama aynı durum cemaatler için geçerli değil.

yine türk eğitim sisteminin tanzimat'tan bu yana başaramadığı şeyi -pek çok bakımdan- tek başına başardığını söyleyebileceğimiz fethullah gülen hocaefendi'nin "öğrenci"lerinin gerek ülkemizde, gerekse bütün dünyada açtıkları okullarla gerçekleştirdikleri eğitim modeli de çeşitli yönleriyle irdelenmeli/ydi.

5 Nisan 2017 Çarşamba

Her Dönemin Yalakası Mehmet Barlas'ın Feto Aşkı



Fethullah Gülen'i en uzun süreden beri yalayan Mehmet Barlas daha 1999 yılında Pensilvanya'ya gidip gelmeye başlamıştı ve 2000 yılında Yeni Şafak isimli paçavraya tam 20 gün süren bir yazı dizisi hazırlayarak Fethullah Gülen propagandası yapmıştı. Sonra da bu aşağılık propaganda faaliyetini kitap haline getirmişti.
Kitabın adı "Sosyo-politik Bir Gerçek Olarak Hocaefendi Sendromu" Ama ne demiş bu kıvrak Mehmet Barlas diye kitabı satın almaya kalkmayın. Çünkü AKP'nin OHAL'inde bu kitap suç unsuru olarak alıkonuyor ve kitabı bulunduranların FETÖ'cü olduğuna dair delil olarak mahkemeye sunuluyor. Pekii kitabı okuyanlar fetö'cü ise kitabı yazan ne? Kitabı yazan havuz medyasından çöplenmeye devam eden bir döl artığı. Ona ilişmezler çünkü o dün nasıl bütün gücüyle Feto g*tü yaladıysa bugün de başka bir malum şahsın g*tünü yalıyor.

Şimdi Mehmet Barlas'ın feto aşkıyla yanıp tutuştuğu dönemdeki yazılarını paylaşalım:

Hocaefendi Sendromu:

Daha sonra kitap haline getirilen bu dizide AKP öncesi Fethullah işbirlikçilerinin tamamı da övüldüğü için onları da tanıma fırsatı buluyoruz.

1- Kim Haklı?

2- 
Başkanlık sistemini, "şeriata geçiş" için mi istiyordu?

3- 
Bir el düğmeye basıyor KASETLER VE RAPORLAR DÖKÜLÜYOR

4- Gülen Türkiye'ye dönecek mi?

5- Cemaatten cemiyete

6- Gülen vurulacak mıydı?

7- Gülen, 28 Şubat'ı anlayışla karşıladı

8- Gülen, Erbakan'ın istifasını istedi

9- Holding mi cemaat mi?

10- Önce övdüler sonra yerdiler

11- Gülen-asker satrancı mı?

12- 'Devletin düşmanı' mı 'toplumsal gerçek' mi?

13- Said Nursi'den Fethullah Gülen'e...

14- Ümmetçi değil, milliyetçi...

15- Gülen'den Çevik Bir'e mektup

16- Cemaat mi, devlet mi daha modern?

17- Türkiye'de herkes suçlu mu?



3 Nisan 2017 Pazartesi

Şivan Perwer'in Aşırı Karışık Gönül Dünyası: "Gülen, Öcalan, Erdoğan"


Başbakan Binali Yıldırım 1 Nisan 2017'de Van'da yaptığı referandum mitinginde şunları söyledi: "Aynı ezgilerle yürek tellerimize dokunan Şivan Perwer'iz."

Pekii kim bu Binali Yıldırım'ın kendini özdeşleştirdiği Şivan Perwer? Referandumda aslında ne için "evet" diyeceğiz? Bir kez daha kim kimi niye ve nasıl kandırıyor?