30 Eylül 2017 Cumartesi

Rasim Ozan Kütahyalı'nın FETÖ Propagandası



















17 Nisan 2017 Pazartesi

Yusuf Kaplan'ın Pensilvanya Gezilerinden Arta Kalan


Yeni Şafak'tan alıntı (12 ekim 2012)

ABD seyahatimizin en önemli programı, Fethullah Gülen Hocaefendi ziyareti. yorucu bir yolculuktan sonra Houston'dan Pennsylvania'ya ulaşıyoruz, akşama doğru.
Hava soğuk ve rüzgârlı… Bizi, hocaefendi'ye götürecek araçla, şiddetli yağmur eşliğinde yol alıyoruz… dışarıda göz gözü görmüyor… yaklaşık üç saat sonra akşamın ilerleyen ve kararan saatlerinde, hocaefendi'nin kaldığı "çiftliğe" varıyoruz.
Odasına alındığımızda hocaefendi, koltuğuna oturmuyor; "aranızda en yaşlı kimse o otursun" diyor. kendisi, yan tarafta bir koltuğa ilişiyor: arkasındaki duvarda, "ya hayy"el-kayyûm" yazan bir tablo var.

Hüzün ve Tevazu

"Hoşgeldiniz, yoruldunuz, şeref verdiniz," diyor. Sonra, bir süre, derin bir sessizlik çöküyor odaya. Yüzünde hüzün var; derin bir hüzün. gözleri, göz kapakları şişmiş ağlamaktan. ellerini, tıpkı namazda olduğu gibi, birbirine kavuşturarak önüne bakıyor.
Hepimiz, onun konuşmasını, söze onun başlamasını bekliyoruz. tevazusu, hem herkesi rahatlatıyor, hem de geriyor açıkçası.



----- yeni şafak'tan alıntı (1 ocak 2010) -----

kozmik oda'nın kapılarının açılmasıyla yeni bir dönemece giren ve gerçekte asıl şimdi başlayan zorlu, tarihî süreç eğer herhangi bir kazaya ("dış müdahale"ye ya da batılıların ve israil''in sözcüsü ve gözcüsü gibi nefes alıp veren beyaz türk sömürgecilerinin türlü provokasyonlarına ve şantajlarına) kurban gitmezse, türkiye, 1908''den bu yana maruz kaldığı derin kuşatma''yı yarmayı başaracak.
erdoğan hükümeti, yakın tarihimizin en büyük "bağırsak temizleme" operasyonunu gerçekleştiriyor. böylesi bir restorasyona soyunmak her babayiğidin harcı değil.

(...)

bu süreçte türkiye nin önünü açan bazı kurumlar ve "aktör"ler var. bunların başında fethullah hoca geliyor. o yüzden fethullah hoca''ya şükran borçluyuz. fethullah hoca, sabırla, basiretle, ferasetle -köklü ve uzun vadeli sonuçları olacak- bir dışarıdan yarma harekatı gerçekleştiriyor. büyük risk alıyor: "hain", "satılmış" gibi zor zamanlarda kolaylıkla yapıştırılacak damgaları, karalamaları göze alarak gerçekleştiriyor yürüyüşünü.

fethullah hoca''ya bu tür damgaları yapıştıranları aynaya bakmaya davet ediyorum yalnızca.

fethullah hoca, "ılımlı islâm"ın, islâm''ın protestanlaştırılması, ehlileştirilmesi projesinin bayraktarlığını mı yapıyor peki? eğer böyle bir şey sözkonusu olsaydı, türkiye''de batılıların gönüllü acentaları / laikçi şebeke, fethullah hoca''ya topyekûn saldırmak yerine, baş tacı yapardı fethullah hoca''yı…

özetle, bütün yolların türkiye''den geçeceği günler yakındır, diyorum…

http://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/butun-yollar-turkiyeden-gececek8230-20232



ben, bütün tartışmalı yanlarına rağmen, fethullah hoca'nın geliştirdiği ufkun ve bu ufkun ortaya koyduğu çabaların hakettiği şekilde takdir edilmediğini, amerika'daki çalışmaları görünce bihakkın farkettim. fethullah hoca, henüz işin ve yolun başında; ama sınır tanımayan o ufku, basireti ve ferasetiyle, tartışmalı ve mutlaka tartışılması gereken yanlarına rağmen, yarın amerika'da çok büyük işlere imza atabilir: bu, hem amerika'yı içine sürüklendiği, insanı, toplumu ve demokrasiyi sanallaştıran ve buharlaştıran açmazdan kurtaracak bir "diriliş" yolunun kapısını; hem de islâm dünyasının makus talihini yenmesini mümkün kılacak koridorları açabilir.

18 haziran 2007 yeni şafak







t24 röportajından alıntı (19 haziran 2012) 
cemaatlerde "şeffaflaşma" gibi kavramlar ne kadar karşılık bulur bilmiyorum. sonuçta, cemaat böyle yeknesak, homojen bir şey değil; ekonomik, kültürel, sosyolojik olarak bir yığın farklı toplum kesimlerinden gelen insan var. onu şeffaflaştırmak da o kadar kolay değil. ayrıca bu, cemaati tek bir kalıba sokmak gibi bir şey. bu çok vahşice.

-şeffaflık istemek mi?
evet. ekonomik olarak şeffaflık istenmesi olmayacak bir şey. siyasi parti veya herhangi bir kurumun mecburen şeffaflaşmasını istersiniz ama aynı durum cemaatler için geçerli değil.

yine türk eğitim sisteminin tanzimat'tan bu yana başaramadığı şeyi -pek çok bakımdan- tek başına başardığını söyleyebileceğimiz fethullah gülen hocaefendi'nin "öğrenci"lerinin gerek ülkemizde, gerekse bütün dünyada açtıkları okullarla gerçekleştirdikleri eğitim modeli de çeşitli yönleriyle irdelenmeli/ydi.

5 Nisan 2017 Çarşamba

Her Dönemin Yalakası Mehmet Barlas'ın Feto Aşkı



Fethullah Gülen'i en uzun süreden beri yalayan Mehmet Barlas daha 1999 yılında Pensilvanya'ya gidip gelmeye başlamıştı ve 2000 yılında Yeni Şafak isimli paçavraya tam 20 gün süren bir yazı dizisi hazırlayarak Fethullah Gülen propagandası yapmıştı. Sonra da bu aşağılık propaganda faaliyetini kitap haline getirmişti.
Kitabın adı "Sosyo-politik Bir Gerçek Olarak Hocaefendi Sendromu" Ama ne demiş bu kıvrak Mehmet Barlas diye kitabı satın almaya kalkmayın. Çünkü AKP'nin OHAL'inde bu kitap suç unsuru olarak alıkonuyor ve kitabı bulunduranların FETÖ'cü olduğuna dair delil olarak mahkemeye sunuluyor. Pekii kitabı okuyanlar fetö'cü ise kitabı yazan ne? Kitabı yazan havuz medyasından çöplenmeye devam eden bir döl artığı. Ona ilişmezler çünkü o dün nasıl bütün gücüyle Feto g*tü yaladıysa bugün de başka bir malum şahsın g*tünü yalıyor.

Şimdi Mehmet Barlas'ın feto aşkıyla yanıp tutuştuğu dönemdeki yazılarını paylaşalım:

Hocaefendi Sendromu:

Daha sonra kitap haline getirilen bu dizide AKP öncesi Fethullah işbirlikçilerinin tamamı da övüldüğü için onları da tanıma fırsatı buluyoruz.

1- Kim Haklı?

2- 
Başkanlık sistemini, "şeriata geçiş" için mi istiyordu?

3- 
Bir el düğmeye basıyor KASETLER VE RAPORLAR DÖKÜLÜYOR

4- Gülen Türkiye'ye dönecek mi?

5- Cemaatten cemiyete

6- Gülen vurulacak mıydı?

7- Gülen, 28 Şubat'ı anlayışla karşıladı

8- Gülen, Erbakan'ın istifasını istedi

9- Holding mi cemaat mi?

10- Önce övdüler sonra yerdiler

11- Gülen-asker satrancı mı?

12- 'Devletin düşmanı' mı 'toplumsal gerçek' mi?

13- Said Nursi'den Fethullah Gülen'e...

14- Ümmetçi değil, milliyetçi...

15- Gülen'den Çevik Bir'e mektup

16- Cemaat mi, devlet mi daha modern?

17- Türkiye'de herkes suçlu mu?



3 Nisan 2017 Pazartesi

Şivan Perwer'in Aşırı Karışık Gönül Dünyası: "Gülen, Öcalan, Erdoğan"


Başbakan Binali Yıldırım 1 Nisan 2017'de Van'da yaptığı referandum mitinginde şunları söyledi: "Aynı ezgilerle yürek tellerimize dokunan Şivan Perwer'iz."

Pekii kim bu Binali Yıldırım'ın kendini özdeşleştirdiği Şivan Perwer? Referandumda aslında ne için "evet" diyeceğiz? Bir kez daha kim kimi niye ve nasıl kandırıyor?





19 Ocak 2017 Perşembe

Fuat Uğur'un FETÖ karnesi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Fetö itirafçılarına dikkat çeken konuşmasından sonra biz de FETÖ itirafçılarının medyadaki toplanma noktası olan Türkiye Gazetesinden bazı örnekler göstermek istedik.

Bu Türkiye Gazetesinin özelliği nedir? Taraf gazetesinde Ergenekon ve Balyoz operasyonlarını tezgahlayan ekipte yer alıp, AK Parti - Cemaat kavgası başladıktan sonra AK Parti'nin yanına geçen ya da geçmiş görünen bir nevi itirafçı Fetöcülerin toplanma noktası olmasıdır.

Bu konu zamanında medyaya da şöyle yansımıştı:

http://www.haberler.com/taraf-ayrilan-yazarlar-turkiye-gazetesi-ne-gecti-5069991-haberi/

İlerleyen zaman içinde burada tek tek konuk edeceğimiz bu itirafçı fetöcüler şunlardı:
Alper Görmüş, Yıldıray Oğur, Melih Altınok, Ceren Kenar.

Bu kişileri Türkiye Gazetesine transfer eden kişi ise Nuh Albayrak'tı. Nuh Albayrak'ı FETÖ'nün medyadaki en üst yöneticilerinden Ekrem Dumanlı'nın ağzından dinleyelim: "Nuh Albayrak gibi benim çok kadim bir dostum, beraber namaz kıldığım arkadaşım inlerine girdik diye başlık atmış. Eğer o atmışsa çok ayıp. Sen o in dediğin yere 50 kere geldin. Hocaefendiyi beraber ziyaret ettik. O Hasan Karakaya denen o adamda oradaydı. Nuh'ta oradaydı, Mustafa Karaalioğlu da oradaydı. Bülent Arınç'ın sözlerini hatırlayın. Şimdi ne oldu?"



Türkiye Gazetesindeki itirafçı fetöcüler tabii ki sadece Taraf'tan Türkiye'ye transfer edilen operasyon gazeteciler değildi. Sonradan FETÖ aleyhine en çok bağıran başka bazıları da vardı.

Pekii bunlar neden bu kadar çok bağırıyor hiç düşündünüz mü?

İşte onlardan biri. Adı Fuat Uğur.

Fuat Uğur 15 Temmuz darbesini 3 ay öncesinden bilen kişidir. 2 Nisan ve 21 Nisan 2016 tarihli yazılarında cemaatin darbe yapacağını açık açık yazan Fuat Uğur üstelik cemaatçileri şu sözlerle uyarıyordu: Tekrar uyarmak gerekir ki Devlet onları izliyor. İstihbaratıyla, tüm silahlı kuvvetler hiyerarşisi olarak komuta kademesiyle, hükümetiyle, emniyetiyle, halkıyla, siyasetçisiyle, STK’larıyla bir bütün olarak devlet ‘suç’ işlemelerini bekliyor. Yani TAR üzerinde hizalanmalarını. Teker teker sayacaklar hepsini… Tekrar cemaatçi kripto askerleri uyarıyorum. Devlet ve komuta kademesi her şeyi biliyor ve suç işlemeye teşebbüs etmenizi bekliyor. Hayır, kimsenin; ne Devletin ne de TSK’nın bu olası kalkışmadan çekindiği yok… Sadece ister soru çalarak ve sınav yolsuzluğuyla, ister normal yollarla girdiği hâlde devşirilerek kriptolaştırılan bu insanlar sonuçta vatanın evlatları. TSK’nın emek vererek yatırım yaptığı, yetiştirdiği asker ve subaylar.
Eğer bu akıl dışı hezeyanlara kulak verdikleri takdirde kendilerine yazık edecekler.
Ama en çok korktuğum da bu sıkışmışlıkla orduda intihar vakaları olabileceği.
” (21 Nisan 2016 - Türkiye Gazetesi)


Kendisi de FETÖ itirafçılarından olan Fehmi Koru bu konuda şunları söylemişti:


Pekii Fuat Uğur denen bu şahıs müneccim kakası yemediyse kaynakları ne olabilir acaba? Lozan'dan her fırsatta "Lozan ihaneti" diye bahseden bu şahıs da özellikle cemaatin operasyonel faaliyetlerini alkışladığı pek çok twet'ini silmiş olsa da halen arada gözünden kaçırdığı deliller bulunabiliyor. 

FETÖ'nün 2010 yılında yaptığı ODA TV operasyonu için televizyonda  şunu söylüyordu Fuat Uğur:

"Oda Tv sitesi Ergenekoncuların yanında yer alan ve benim bir çok arkadaşıma çamur atan iğrenç yayınlar yapıyordu. Bence şimdiye kadar çoktan basılması gerekirdi"

Onun "çamur atılan" arkadaşları ise FETÖ'nün medya uzantılarıydı.

Tabii yalnız FETÖ değil, çözüm süreci sırasında PKK'nın Diyarbakır'daki mezarlığını haber yapmamakla övünen de kendisidir:

Göreve başladığım günlerde bana “Diyarbakır’da PKK mezarlığı kuruldu” diye internette sürekli dolaştırılan kirli bir yalanı haber yapmam için gönderdi Hıncal Uluç. Kendisinin bir “habercilik dehası” olduğunu zaten biliyordum ama bu kadarı beni derinden etkiledi. Ancak ben yine de yayınlamadım bu bilgiyi, haberini de yaptırmadım. “Hıncal abi” çok kızmış, orada burada dedikodu yapmış hakkımda “Müthiş bir haber konusu gönderdim yayınlamadı” diye.
Fuat Uğur'un "kirli yalan" dediği Diyarbakır'daki PKK mezarlığı ise şuydu:




İşte Fuat Uğur gibi sözde gazeteciler için gerçeğin ne olduğunun bir önemi yoktur. Onların derdi sırtını yasladığı parti ya da örgütlerin propagandasını yapmaktır. Pekii bu gibi şahıslardan bir partiye yarar gelir mi? Dün sırtını yasladığını satıyorsa bugün sırtını yasladıklarına sadık mı kalır?

İşte Cumhurbaşkanı'nın itirafçılar açıklamasını bu şekilde okumak da mümkün.

Ama biz Fuat Uğur'un Fethullah tweet'lerinden devam edelim.

Ama önce küçük bir "itiraf":


Yazının devamında "kandırıldık" faslı akıp gidiyor. Pekii gerçekten kandırıldılar mı? Cemaatin amaçlarını bilmiyorlar mıydı? Herkes mi "kandırılmış"tı? Kimse bunları uyarmamış mıydı?

Buyrun 2004 MGK raporu konusu:


Bunlar da başka bazı uyarılar ve Fuat Uğur'un cevapları:

Hatta bu uyarılarla dalga geçerek FETÖ tetikçisi dostu Mehmet Baransu ile şöyle şakalaşıyordu:

 Hep Fethullah'a komplo yapıyordu bu "kötü niyetli" gruplar:

 


Yıl 2010 Çözüm süreci resmen başlamış, Oslo Görüşmeleri ifşa edilmiş. Çözüm sürecinden rahatsız olan FETÖ'yü ikna etmek için Öcalan'dan Pensilvanya'ya medya aracılığıyla bir takım mesajlar iletilmeye çalışılıyor. İşte bu  faaliyetlere küçük bir örnek:


Cemaatin yargıdaki gücü tamamen tekeline almasıyla sonuçlanan 2010 referandumu sırasında çok mutluydu:


Silinmiş tweetlerini ve yazılarını göremediğimiz için Fethullah'ı can siperane bir şekilde hararetle savunduğu sözlerini size gösteremiyoruz ama bu savunuları eleştirenlere şöyle cevap veriyordu:


Fuat Uğur 2012 yılı Şubat ayında cemaatin Hakan Fidan operasyonu girişiminden itibaren sürekli olarak AK Parti ve sevgili hocaefendisi'nin arasını bulmaya çalışan ekiptendi. Ona göre cemaat sütten çıkmış ak kaşıktı ve ulusalcılar sürekli komplo yapıyorlardı. Hatta 17 - 25 Aralık operasyonundan hemen sonra dahi bu tavrını sürdürdü. Artık laf çeviremeyeceği bir noktaya gelene kadar da bu tavrını sürdürdü. Sonra bir anda "aydınlanarak" herkesten çok FETÖ karşıtı bir Fuat Uğur şeklinde geri döndü. Sizce de biraz şüpheli bir U dönüşü değil mi bu:













Ve bunlar da Fuat Uğur'un 17 Aralık'tan hemen sonra ve  efsanevi U dönüşünden hemen önceki son çırpınışları:





Fuat Uğur'un FETÖ karnesini ortaya koymak için bu kadar delil yeterli mi? Ülkemizi bu terörist cemaatin kucağına bırakan, onları yıllar boyu palazlandıranları ifşaya devam edeceğiz. 

Hepiniz oradaydınız be!





7 Ocak 2017 Cumartesi

EMRE AKÖZ'ÜN GÜLEN VE ÖCALAN AŞKI

Emre Aköz isimli şahsın uzun süre Fethullahçı Terör Örgütüne nasıl destek verdiğine dair örneklerimiz hayli uzun olacak. Ama Emre Aköz sadece Gülenci değil aynı zamanda Öcalancı idi. Bu sebeple bu uzun yazıyı sabırla okuyunuz. Mutlaka çok aydınlanacaksınız.

İlk üç örneğimiz özellikle önemli. Çünkü sözde FETÖ ve PKK üyeliğinden tutuklanan Ahmet Şık'ın Fethullahçı çeteye karşı yazdığı ve bu çete tarafından tutuklanmasına neden olan kitap hakkında Emre Aköz'ün görüşlerini içeriyor:
 
"Bilindiği gibi Kemalistler, Cemaat karşısında acz içinde... Çünkü Gülenciler şiddetten titizlikle uzak duruyor; ellerine çakı dahi almamanın ötesinde, şiddetin lafını bile etmiyorlar. Böyle davranmasalar, Kemalistler için Cemaati ezmek kolay olurdu. (Birilerine cevap yetiştireyim derken, "Kanlı mı olacak, kansız mı olacak" deme gafletine düşen Erbakan'a neler neler yapmışlardı.) Bu yüzden bazı Kemalistler çaresizce hukuk dışına çıkıyor. Hazırladıkları "ıslak imzalı" Eylem Planını herkes gördü işte." (3 Nisan 2011 - Sabah)
http://www.sabah.com.tr/yazarlar/akoz/2011/04/03/kitaba-nicin-o-adi-vermisler

"Ortada öcüleştirilen, bir suç şebekesi, bir şer ağı gibi sunulan Gülen Cemaati var. Ancak bu kötülüğün somut örnekleri verilmiyor.Böylece tüm cemaat üyeleri töhmet altında bırakılıyor: "Gülenciler suçludur!"Tabii metnin asıl hedefi Emniyet teşkilatı... Hanefi Avcı, Sabri Uzun ve arkadaşları gibi düşünmeyenler, Cemaat üyesi diye damgalanıyor." (2 Nisan 2011 - Sabah)
 http://www.sabah.com.tr/yazarlar/akoz/2011/04/02/gulenin-oculeri-

"Bir başka numara da Gülen Cemaati'ni öcüleştirmek üzerine kurulu...Ergenekoncularla ortak hareket ederek kendilerine ikbal sağlamaya çalışan polis şeflerinin kuklası ve borazanı haline gelmiş bir gazeteci...İlk sayfasından, son sayfasına kadar Gülen Cemaati'ni suçlayan koskoca kitap yazıyor...Ama kitapta hani ilaç olsun diye; bir tane bile somut suç yok, isim yok, tarih yok...Böylece bir "heyula" yaratılıyor. Büyük, ürkütücü, ne olduğu tam bilinmeyen bir yaratık: CEMAAT... (Masalcı Dede kıvamında da okunabilir Hasan Mutlucan tarzında da...) İşte öcüleştirme bu!Çocuk kandırır gibi, değil mi?İşin tuhafı yetişkin insanlar, koskoca adamlar, kadınlar, üniversiteler bitirmiş doktorlar, mühendisler, avukatlar bu gulyabaniye, bu umacıya inanıyor.Peki, kimler inanıyor?Formül basit: İnanmak işine gelenler inanıyor. "Asker kışlasına çekilmesin, siyasete müdahale etmeye devam etsin" diyenler bunlar. Vesayet Rejimi yanlıları..." (8 Nisan 2011 - Sabah)
http://www.sabah.com.tr/yazarlar/akoz/2011/04/08/cemaat-ocusu-hepinizi-yutacak

"Küreselleşen dünyanın parçası olmuş... Nereye giderse gitsin, kendini asla "gariban bir yabancı" gibi hissetmeyen bu insanlara "Gülenist" diyorum. (Dünyanın ortak dili İngilizceden hareketle...)
Şimdi soru şu: Gülenistler de modern değilse, kim modern?
Nasıl oluyor da...
Adımını Türkiye'den dışarıya atmamış... Demokrasiden hazzetmeyen... Askeri vesayetin devamını arzulayan... Türkçeden başka dil bilmeyen... Küreselleşen dünyadan korkan bir insana modern diyoruz da...
Birkaç dil bilen... Sürüyle ülke gezmiş... Avrupa Birliği'nden ve demokrasiden yana olan... Militarizm ve şiddet karşıtı bir insana, modern yerine muhafazakâr diyoruz." (13 Şubat 2011 - Sabah)
http://www.sabah.com.tr/yazarlar/akoz/2011/02/13/kelimelerin_gucu_2_endiseli_modern 


"Biz ulus devlet sınırlarını aşmanın sancılarını çekiyoruz. Bir sonraki kuşak ise bütün bu büyük coğrafyada kendini evinde gibi hissedecek.Ben size bir şey söyleyeyim mi? Bu ve benzeri seyahatler Fethullah Gülen'in ne kadar muazzam bir vizyona sahip olduğunu gösterdi bana.
Nereye gitsek karşımıza onun yol göstericiliği sayesinde kurulan okullardan mezun olmuş, Türkçe konuşan gençler çıkıyor.
***
Başbakan Erdoğan burada... İşadamları burada... Gülenciler burada..." (3 şubat 2011)
http://www.sabah.com.tr/yazarlar/akoz/2011/02/03/siyasi_sinirlarla_degil_buyuk_cografyalarla_dusunmeye_basliyoruz  
"Eylem planını hayata geçirmeye fırsat bulsalardı, bu küçük çapta bir 28 Şubat olurdu. Süreç çok iyi okunmalı. Bu tür eylemler uygulanmaya başlandıktan sonra öngörülen sınırlar hep aşılır. Senaryonun çok daha vahim sonuçları olur. Ordunun içinde var olan cuntacılar Genelkurmay Başkanı'nı etkilemek için bu tür planlar içine giriyor. Bu, her şeyden önce Genelkurmay Başkanı'nı irticanın varlığına inandırmak için yapılmış bir plandır. Projelerindeki gibi olaylar gerçekleşirse Genelkurmay Başkanı'nı gidip irticanın geldiği nokta hakkında brifing verip planlarını hayata geçireceklerdi." (17 Haziran 2009 - Zaman Gazetesine MGK'nın 2004 yılında Fethullahçılara karşı eylem planı ile ilgili verdiği demeç)


"Gülen Cemaati'nin destekçisi çok" dedim: "İnsanın olduğu her yerde çürük elmalar da olur.
Birkaç kişinin yanlışı, medya kanalıyla, sanki bütün cemaat böyleymiş gibi kamuoyuna yansıtılır."
"Hakikaten yaparlar mı" diye mırıldandı bir arkadaşım. "28 Şubat darbesinde yapmışlardı, yine yapabilirler."
* * *
Taraf gazetesi aracılığıyla dün kamuoyuna yansıyan belge, kuşkularımızın yersiz olmadığını ortaya koydu.
Genelkurmay Harekât Dairesi'nde hazırlanan plan, Hükümet'i düşürmek, Gülen Cemaati'ni de etkisizleştirmek için nelerin yapılacağını ayrıntılı bir biçimde gösteriyordu. (13 haziran 2009)
http://www.sabah.com.tr/yazarlar/akoz/2009/06/13/halkina_karsi_harekt_yapmak_goreve_dahil_mi

"İşte bu noktada bir kez daha Gülen Cemaati'ne gelmiş oluyoruz: Cemaat, sadece Güneydoğu'daki değil, Kuzey Irak-Kürdistan'daki faaliyetleriyle de, Kürt meselesinin çözümünde bir aktör olarak ortaya çıkıyor. TSK şimdi de bundan rahatsız"
http://www.sabah.com.tr/yazarlar/akoz/2009/04/15/org_ilker_basbug_gulen_cemaati_ni_niye_hedef_ald

Kemalist ( Atatürkçü ) çevrelerin bir numaralı hedefi Gülen Cemaati! Kemalistlerin sözcüsü Cumhuriyet gazetesine bakarsanız, " Fethullahçılardan " söz edilmeyen bir gün bile geçmediğini görürsünüz. (...) Gülen ise Anadolu 'nun sıradan Müslüman'ını küresel boyutta hareket eden bir özne haline getirdi. Üstüne üstlük bu kişilerin açtığı okullar ve cemaatin öteki girişimleri dünyanın dört bir yanında kabul görmekte. Yani Kemalistler yerel kaldı, Gülenistler ise küreselleşti. Ve ekonomi! Yurtdışındaki okullar sayesinde cemaatin elinde son derece değerli bir bilgi birikimi oluştu: İyi niyetli, dürüst tüccarları, sanayicileri ve bürokratları tanıyorlar.Cemaat, kendine dış pazar arayan Anadolu KOBİ 'cileriyle o yabancı iş insanlarını bir araya getiriyor.Bunu gören Anadolu girişimcileri de, kah yürekten inanarak, kah fırsatçı bir dürtüyle cemaate yanaşıyor.Böyle bir bağlantıyı Kemalistlerin sunması mümkün değil. Kemalistler cüzdana hitap etmede yetersiz kaldıklarını apaçık görüyor ve bozuluyorlar. (31 Aralık 2008 - Sabah)



"Bir de Ergenekon soruşturması için "Bunun ardında AKP ve Gülen Cemaati var, muhalefeti sindirmeye çalışıyorlar" diyenler çıkıyor.
Yani onca muvazzaf subay, 'hükümete muhalefet ettikleri' için mi tutuklandı?" (24 Nisan 2009)
http://www.sabah.com.tr/yazarlar/akoz/2009/04/24/yani_onca_muvazzaf_muhalefet_ettikleri_icin_mi_t
"Laikçi medya, ' öcüleştirme' alışkanlığıyla, " Acaba Hocaefendi, Türkiye'ye ' Humeyni gibi ' dönermi " diye soruyor.
Gülen'i 'İran tipi' bir rejimle özdeşleştirenler, ne onu tanıyor, ne de cemaati." (26 Haziran 2008) 
http://arsiv.sabah.com.tr/2008/06/26/haber,0D8F12C114A2426883F111C37D5E07EC.html

Emniyet güçleri işlerini doğru dürüst yaptıkları için suçlanabilir mi? Hayır. Peki, o zaman Emniyet nasıl zan altında bırakılır? Kolay: Ne idiği belirsiz bir 'Fethullahçı kadrolaşmadan' söz edilir. Amaç, polisleri, sanki görev gereği değil de, başka niyetlerle çetenin tepesine binmiş gibi göstermektir.Aynı siyah-beyaz mantık zinciriyle, çetenin yakalanmasını talep edenlere de 'Fethullahçı' denir. (17 Nisan 2008 - Sabah)
 http://arsiv.sabah.com.tr/2008/04/17/haber,CFEA745C18FD4A119F7A2BBA49B45399.html



Said Nursi ve Gülen'in benzer noktaları neler? 1) Yüksek zeka ve güçlü hafıza. 2) İkisinin de hayatında kadın yok. İkisi de sadece erkeklerden oluşan bir 'iç hizmet grubu' kurdu. 3) Bir ideal için çalışma, bu yolda gerektiğinde her türlü dünyevi zevkten, tutkudan uzak durabilme. 4) İnsanları etkileme, inandırma, bir davaya bağlama becerisi. 5) Çevrede olup bitenlere karşı yoğun bir duyarlılık. Bunun bir sonucu olarak ikisi de şiirler yazmıştır.6) İkisi de talebelerinin gözünde birer 'eleştiri-dışı', 'yüce' bir mitolojik figür haline gelmiş durumda.(...)HOCAEFENDİ her dindar kişi gibi devlet kadrolarının kendi dininden olmasını istiyor. Bu sebeple bürokrasiye adam sokuyor. Ancak burada kritik bir nokta var. Sivil bürokrasi siyasetle ilişkilidir. Biri gelir, biri gider. Biri yükselir, öteki iner.(...)"GÜLEN niye Suudi Arabistan'a ya da İran'a değil de ABD'ye gitti" kadar cahilane bir soru olamaz! Çünkü Gülen, hem Suudi tipi, hem de İran tipi Müslümanlıktan hiç haz etmiyor. İkisine de karşı. Bu ülkeleri sevmiyor. (6 Ocak 2005 - Sabah)
http://arsiv.sabah.com.tr/2005/01/06/gnd121.html

Dizinin devamı:

http://arsiv.sabah.com.tr/2005/01/05/gnd115.html

Fethullah Gülen ve cemaati uzun yıllar içe kapanık yaşadı. Kendi aralarında konuştular, tartıştılar, gençleri eğittiler, okullar açtılar, şirketler, vakıflar, yayınevleri ve medya organları kurdular... Bu dönem 1994'ün Haziran ayına dek devam etti. Fethullah Gülen artık kamuoyunun önüne çıkmaya hazırdı. Ve 1995'te, kendi tabiriyle "kozadan çıkan bir kelebek" gibi uçmaya başladı. Gülen 1995'te başladığı olağanüstü bir 'halkla ilişkiler' maratonunu 1999'a dek sürdürdü. Hemen her gün medyada haber oluyordu. Herhangi bir konuda mutlaka onun da fikri alınıyordu. Gündemi belirleyen simalardan biri olmuştu. Bu dönemdeki çizgisini şöyle özetleyebiliriz: 1) 28 Şubat'ı destekledi, Refah Partisi'nin ve Erbakan'ın hatalı olduğunu söyledi. 2) Milliyetçiliğini her fırsatta ortaya koydu. 3) Türban gösterilerine karşı çıktı. 4) Diğer dinlerin yerli ve yabancı temsilcileriyle sıcak ilişkiler kurdu. 5) Siyasetçilerle görüşmeler yaptı. 6) Toplumun 'laik, modern' ama aynı zamanda 'inançlı' kesimleriyle diyalog kurdu. 7) Liberal, İkinci Cumhuriyetçi, demokrat, sivil toplumcu ve hatta Atatürkçü entelektüellerle ilişkiler geliştirdi. 8) Terörizmi lanetledi. Ateizmi yerden yere vurdu. 9) Daima devletten yana olduğunu açıkladı. (2 Ocak 2005 - Sabah)
http://arsiv.sabah.com.tr/2005/01/02/gnd106.html

Fethullah Gülen gençliğinde akranlarından epey farklıydı. Dini kitapların yanı sıra diğer türleri de yutarcasına okurdu... Küçük Fethullah'ın yeteneği hocalarının hoşuna gidiyordu. Bu durum diğer talebelerle arasında gerilime yol açıyordu!.  (26.12.2004)
http://arsiv.sabah.com.tr/2004/12/26/gun108.html

"Beklediğimden çok daha iyi bir konserdi. Hocaefendi'nin kalburaltı insanlarla başlattığı bir hareketi getirdiği nokta akıl alır gibi değil!"
 http://www.sabah.com.tr/yazarlar/akoz/2012/12/27/hocaefendi-ruzgri-siir-muzik-ideoloji
"Cemaat'in kurduğu yapıdan faydalanan çok sayıda insan var.Eski yazılarımda anlatmıştım: Cemaatin yurtdışına açılması okullarla oldu.Önyargılı Kemalistlerin sandığının aksine Cemaat bu okullarda din derslerine asla ağırlık vermedi. İki şeye çok dikkat etti: 1) Diğer okullardan daha kaliteli eğitim yapmak... 2) Öğrencileri haylazlıktan, serkeşlikten uzak tutmak.Tam da böyle olduğu için okulların bulunduğu ülkelerin kalburüstü kesimleri çocuklarını bu kurumlara gönderdiler.Bu güveni kazandıktan sonra, Cemaat ikinci aşamaya geçti. Bilhassa Anadolulu işadamları ile öteki ülkenin ilgililerini (girişimciler, bürokratlar, siyasetçiler) bir araya getirdi.Kemalistler bu yapılanmayı gıptayla ve hatta hınçla izlemişlerdi. Çünkü ekonomik açıdan devletçi olan Kemalizm'in Anadolu sermayesine verecek bir şeyi yoktu.Buna karşılık Cemaat, dayanışmacı kapitalizm modeliyle Anadolu sermayesine yeni piyasalar açtı. Oradaki bağlantıları da TUSKON gibi organizasyonlarla güçlendirdi." 



"Gülen cemaati karizmatik bir lider çevresinde kurulmuştur. Etkili konuşmasıyla insanları bir araya getiren... Telkin ve tavsiyeleriyle onları örgütleyen... Bu insanlara bir vizyon veren... Sonra da bir misyonu yerine getirmek üzere sadece Türkiye'de değil, dünya çapında harekete geçiren Fethullah Gülen'dir." (8 Ocak 2005 - Sabah)

"Hareketin parçası olan bazı insanlar demokrat olmayabilir ama hareketin kendisi demokrattır. Hareket, Türkiye'nin demokrasisine müthiş katkıda bulunuyor." (14 Aralık 2011 - İstanbul Ramada Otel'de düzenlenen 'Demokratikleşme Sürecinde Sivil Toplumun Etkisi, Hizmet Hareketi Modeli' konferansındaki konuşmasından)

"Gelelim Cemaat faktörüne: Gülen cemaatinin üyeleri her yerde olduğu gibi, Güneydoğu'da da fedakârca çalışıyor.Ne mi yapıyorlar? Örneğin "Okuma Salonları" adlı bir girişimleri var. Yoksul ailelerin çocuklarına ekstra öğretim görme imkânı sağlanıyor.Ben geçen yıl Diyarbakır'a gittiğimde, bu salonlardan birini gezmiştim: Okuma salonları, "dershane, kütüphane, yardım evi, kültür ocağı" arası bir organizasyon.Para talep edilmeden, çocukların öğretimdeki eksikleri tamamlanıyor. Kimi kırık notlarını düzeltiyor, kimi sınavlara hazırlanıyor.Devletten beş kuruş alınmıyor. Girişimi tamamen gönüllü işadamları finanse ediyor. Ramazanda çocukların ailelerine erzak gidiyor, akşam birlikte iftar yapılıyor. 2010 Ağustos ayı itibariyle kentteki 21 okuma salonunda, 4 bin çocuk vardı. (...) Velhasıl PKK'lılar... Gülencilerin din kardeşliğini sağlamlaştırdığını... Yoksul Kürt çocuklara yeni ufuklar açarak, militanlaşmalarını engellediğini görüyor... Ve fena halde gıcık oluyor!"
http://www.sabah.com.tr/yazarlar/akoz/2011/11/19/pkk-niye-cemaate-dusman-kesildi


Emre Aköz bu terör örgütünün propagandasını daha nasıl yapsın? Üstelik 2004'ten başlayarak Fethullahçıların salt dini bir cemaat değil, siyasi bir yapı olduğunu, cemaatin devlete, polise, orduya ve bürokrasiye sızdığını söyleyip bunu meşru gördüğünü de dile getiren bir kişidir kendisi. Yani ortada "kandırıldım" diyebileceği bir durum da yok. O zaman detayları bırakıp konunun özüne gelelim. İpucumuz 2005 yılında çekilen şu videodaki sözlerinde:



Ulus devlet düşmanı cemaat - tarikat - örgüt dostu Emre Aköz'ün ulus devlete karşı paralel odakları nasıl savunduğuna dair küçük bir örnek.

"Bu sözlerde ne var" diyenler de çıkabilir. O zaman aynı Emre Aköz'ün tam olarak aynı bağlamda Öcalan için söylediklerine bakalım:

Hazır Kürt/ PKK sorunu çözüm yoluna girmişken... Ulus devlet en önemli asimilasyon araçlarından biri olan "Tevhidi Tedrisat" (Öğretimin Birliği) Kanunu'nu kaldırmak... Onun yerine bambaşka bilgiler öğreten okullar açmak gerek. (27 Mart 2013 - Sabah)
http://www.sabah.com.tr/yazarlar/akoz/2013/03/27/tevhidi-tedrisati-kaldirmak-gerek

"Öcalan, bunlara kapılmayacak kadar zeki ve serinkanlı bir politikacı. Kalburüstü siyasetçilerde olan bir özelliğe, o da sahip: Bir-iki cümle ediyor, bütün gündem değişiyor." (15 Ocak 2013 - Sabah)
http://www.sabah.com.tr/yazarlar/akoz/2013/01/15/kameraya-el-salla-ocalan-seyrediyor

"Apo'nun şeytan olduğuna inandırılanlar... 'Öcalan barış anlaşması yapılacak makul bir politikacıdır' fikrini kabul edemiyor." (...) "Öcalan (...) zeki ve serinkanlı bir politikacı. Bazı okurlarımız itiraz etti. Özetle şöyle dediler: "Terörist ne zamandan beri politikacı oldu?"
Sevgili arkadaşlar... Bu tür itirazlar, tam da devlet propagandasını benimsediğinizin işareti. (...) PKK bir terör örgütü değildir. 100 kişiyle sınır karakoluna saldıran, ağır makineli tüfekler kullanan, halktan destek alan, 30 bin ölüme rağmen varlığını sürdüren bir örgüte terör örgütü demek kendini kandırmaktır. Dolayısıyla Öcalan'a terörist demek, denize 'göl' demek gibi bir şey: Bir Kürt ulusalcısı olarak, siyasi amacına ulaşmak için şiddeti kullanan bir politikacıdır Apo. (...) Unutmayalım: Bizim taraftaki milyonların "terör" dediğine, karşı taraftaki milyonlar "özgürlük mücadelesi" diyor. Bu noktada sayısal çoğunluk haklılığı garantilemez.
Bugünün MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Oslo görüşmeleri sırasında Apo'dan "Sayın Öcalan" diye söz ediyordu. (16 Ocak 2013 - Sabah)

http://www.sabah.com.tr/yazarlar/akoz/2013/01/16/bebek-katili-diyerek-baris-yapilamaz

Cumhuriyet döneminde Kürt sorununu yaratan, Kemalistlerin kurduğu ulus devlet oldu. Bu ulus devleti dönüştürmeden Kürt sorunu çözülemez.Kısaca söylersek: "Kürt sorunu çözülsün ama biz bugünkü sistemde yaşamaya devam edelim" diyemeyiz. Bu büyük bir çelişki olur. Çünkü Kürt sorununu doğuran zaten bu sistem... (...) Bence federasyon fikrini serinkanlı biçimde tartışmamız gerekiyor. Bunun birinci şartı da Sevr paranoyasına kapılmamak! (10 Nisan 2013 - Sabah)
 http://www.sabah.com.tr/yazarlar/akoz/2013/04/10/hl-mi-sevr-paranoyasi


"Yazılardan biliyorsunuz: Ben zaten PKK'ya terör örgütü demiyorum." (24 Ekim 2014)

http://www.sabah.com.tr/yazarlar/akoz/2014/10/24/teror-orgutu-mu-emin-misiniz 


"Öcalan'ınki kolay: Faraza ev hapsine çıkarılabilir. İletişim imkânı verilir, vs.Ayrıca yerel yönetimlere güç kaydırılır. Hatta uygun miktarda özerklik bile düşünülebilir." (5 Kasım 2015)


http://www.sabah.com.tr/yazarlar/akoz/2015/11/05/istemem-yan-cebime-koy


"Velhasıl... Öcalan, siyasetin sivilleşmesini destekliyor ve ona göre tavır alıyor. Ben tutanaklarda bunu gördüğüm için umutluyum. Not: Öcalan megaloman mı? Olabilir.Kitleleri ardında sürükleyen birçok siyasetçi megalomandır, kendini beğenmiştir, benmerkezcidir. Kitlelere yön veren birçok peygamber de, psikiyatrinin gözünde şizofrendir. Ancak öyle ya da böyle, dünyaya yeni düzenler getiriyorlar işte!" (6 Mart 2013 - Sabah)
http://www.sabah.com.tr/yazarlar/akoz/2013/03/06/apo-megaloman-mi-olsa-ne-fark-eder

Emre Aköz için ulus devlete karşı küreselleşme, laikliğe karşı egemenliğin "sivil toplum örgütü" olan cemaat ve tarikatlara devri,  üniter devlete karşı devletsi örgütler ve cemaatler koalisyonunu savunmak şarttır ve bunu yapmazsanız size nazi muamelesi çeker. 

Ama bunları da yerine ve zamanına göre savunabilir. Çöplendiği iktidar ona ne buyurursa o onun sınırlarında yazar çizer durur. Sahibinin sesi olmak bunu gerektirir çünkü.

Pekii yıllarca Gülen Örgütüne karşı mücadele vermiş Ahmet Şık, Kadri Gürsel gibi adamlar sözde "FETÖ üyesi olmak" iddiasıyla tutuklanırken her fırsatta Öcalan ve Gülen'e övgüler düzen Emre Aköz nasıl oluyor da elini kolunu sallayarak ortalıkta geziyor ve milletin parasının oluk oluk aktarıldığı havuz medyasında kalem oynatmaya devam edebiliyor?

Hükümetin örgütlerle sözde mücadelesine bir de bu gözle bakın isterseniz.




Aköz'ün diğer bazı yazıları da şunlar:

Abdullah Öcalan'ı Şeytanlaştırmanın Bedeli:

http://www.sabah.com.tr/yazarlar/akoz/2009/11/05/abdullah_ocalani_seytanlastirmanin_bedeli


Öcalan'ın Önemi (3 Şubat 2015)







Pekii AK TROLLER ve bazı başkanlık sevdalısı sözde milliyetçi koltuk değnekleri bu havuz köpeğine neden gık çıkarmıyor? Bu kadar delil, birden fazla terör örgütüne destek olduğunu kanıtlamaya yetmiyor mu? 

Evet daha yeni başladık. Ama bu alçakça iki yüzlülüğe sessiz kalmayacağız. Bu şeriatçı terör örgütünü besleyip büyüten, bugüne getiren tüm alçak destekçiler hesap verene kadar haykıracağız: ULAN HEPİNİZ ORADAYDINIZ BE!